Bir Osmanlı Başkenti: Edirne

Tarih sahnesinde yer aldığı süre boyunca gerek iyi, gerek kötü yönleri ile öne çıkan Osmanlı, bilhassa da zaman zaman değişen başkentleri ile de siyasi hayatında farklılıklar yarattı. Tıpkı İstanbul gibi, bir dönem Edirne de Osmanlı Devleti’ne başkentlik yaptı.
Osmanlı Devleti, uzun yıllar boyunca çok farklı topraklarda at koşturmuş, fetihler yapmış, beylikleri birleştirip Anadolu coğrafyasını yurt haline getirmiş bir imparatorluktu. Söz konusu dönemde birbirinden iyi gelişmeler ve farklı ilerlemeler ile yönünü batıya çeviren Osmanlı, fethettiği topraklara yakın olması ve ülkenin yönetiminin de daha kolay olması için Edirne’yi başkent olarak tercih etti. Ekonomik, siyasi ve bürokratik meseleler bu şekilde çok daha iyi şekilde çözülebildi. Günümüzde de Edirne, ülkemizin batıya açılan pencerelerinden biri olarak gerek coğrafi, gerek ise tarihi özelliğini korumaktadır.
Osmanlı Döneminde Edirne
Gelibolu kalesini ele geçiren Süleyman Bey, bu şekilde Osmanlı kuvvetlerinin Trakya’ya akınlarının başlamasına da ön ayak olmuştu. Takvimler 1354 yılını işaret ederken gerçekleşen bu olay, artık Trakya bölgesinde Türklerin yer alacağına da ortam hazırlıyordu.
Gerek Avrupa ve Balkan topraklarına gerçekleştirilecek olan akınlarda önemli bir üs olarak değerlendirilen, gerek ise söz konusu coğrafyanın Türkleşmesi için ciddi anlamda değerlendirilen Edirne, 1365 yılında Osmanlı başkenti unvanını kazandı. Bu tarihten itibaren zaman zaman gerçekleşecek olan İstanbul kuşatmaları da padişahlar tarafından buradan yönetildi.
Edirne’nin Türkiye Cumhuriyeti için Önemi
Osmanlı Devleti yönetim zafiyetleri, emperyal güçlere ayrıcalıklar tanınması, bilime ve sanata eğilmemesi, sarayın halktan kopması ve gerçek sorunların anlaşılamaması gibi sebeplerden dolayı son dönemlerinde oldukça sıkıntılı zamanlar geçirdi. Özellikle de 1. Dünya Savaşı’nın çıkması ve farklı cephelerde bu savaşa girilmesinden dolayı yaşanan ekonomik buhranlar, ülkeyi felakete sürükledi. Avrupa’nın Hasta Adam dediği Osmanlı, 1923 yılında Cumhuriyet’in ilan edilmesi ile tarih sahnesinden ayrılırken, ortaya gencecik, modern ve muzaffer bir Türk Devleti çıkmıştı; Türkiye Cumhuriyeti…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ve silah arkadaşlarının önderliğinde yapılan devrimler, sosyal düzenlemeler ve gelişmeler ülkeyi oldukça ilerletirken, Edirne de hem sosyal açıdan, hem de ekonomik açıdan bu gelişmelerden istifade etti. Bir sınır kenti olarak gelişimini sürdüren Edirne, aydınlık ve modern Türkiye’nin yüzü oldu.
Kentsel gelişimden ekonomik yatırımlara, kültürel değerlerin korunmasından diğer pek çok konuya kadar öne çıkan hamlelerin görülebildiği kentte, tarihi geçmişten alınan mirasın da değerlendirilmesi durumu gözlemlenebilir. Osmanlı Devleti’nden kalan çeşmeler, kemerler, köprü ya da camiler bugün bile hem yurt içinden, hem de yurt dışından çok sayıda ziyaretçiyi kendine çekmektedir. Şehrin mimarisi, başarılı ve ünlü Osmanlı mimarları tarafından ortaya konmuş iken, modern Türkiye Cumhuriyeti döneminde yapılan yatırımlar ile de sürekli gelişim hedeflenmiştir. Estetik, yaşanabilir ve güzel bir şehir olarak Edirne her daim ziyaret edilebilir.
-
MelisaDün akşam eşimle ara ara bulamadık İstanbul'da bir Edirne tava ciğercisi. Sırf ciğeri için yaşayabilirim orada.
-
Elif NazBence haksızlık ediyorsun. Biraz daha vakit ayırıp iyice gezme fırsatı bulursan Edirne'nin ne denli güzel bir yer olduğunu göreceksin.
-
Erkutİstanbul'a yakın olduğu için arada arkadaşlarla ciğer yemeye gidiyoruz. Bir resimdeki köprü var zaten, başka da bir şey yok. Ufak yer.