Vizesiz Seyahat Edebileceğiniz En Güzel Ülkeler

Vize almak, pek çok seyahatçi için zorlu ve pahalı bir süreç. Özellikle gelişmiş Avrupa ülkeleri, vize verme konusunda maalesef sıkıntılar çıkarabiliyor.
Uzadıkça uzayan, sonu gelmeyen bu süreç, vize almak isteyen kişiler için bezdirici bir hal alıp üstüne bir de ciddi bir maddi külfet oluşturabiliyor. Bu nedenle, gezmek, görmek ve keşfetmek isteyen seyahat tutkunları için vize istemeyen ülkeleri ele aldık.
Tüm dünya üzerinde toplamda 69 ülkeye vizesiz giriş yapabilir, seyahat edebilirsiniz. Vize istemeyen ülkeleri kıtalarına göre ayıracak olursak;
Avrupa: Andorra, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ, KKTC, Kosova, Makedonya, Sırbistan, Ukrayna, Moldova, Belarus.
Asya: Filipinler, Güney Kore, Gürcistan, Hong Kong, Japonya, Lübnan, Malezya, İran, Moğolistan, Singapur, Tayland, Kuveyt, Myanmar, Tacikistan, Ürdün, Suriye, Irak, Filistin.
Amerika: Arjantin, Bahamalar, Belize, Bolivya, Brezilya, Ekvador, El Salvador, Guatemala, Haiti, Honduras, Kolombiya, Kosta Rika, Nikaragua, Panama, Paraguay, Peru, Şili, Uruguay, Venezuela, Antigua ve Barbuda, Barbados, Dominika, Jamaika, Saint Kitts, Saint Lucia, Saint Vincent ve Grenadinler Adaları, Trinidad ve Tobago, Turks ve Caicos Adaları, Britanya Virjin Adaları.
Afrika: Botsvana, Fas, Gambiya, Güney Afrika Cumhuriyeti, Madagaskar, Mauritius, Senegal, Seyşeller, Tanzanya, Tunus, Libya.
Tatilinizi planlamadan önce turistik açıdan sizi tatmin edecek, seyahatinizi eğlenceye çevirecek vizesiz ülkelerden birkaçını sizler için derledik. Ayrıca oldukça hesaplı;
Arnavutluk
İstanbul’dan Tiran’a uçuş 1,5 saat sürmekte. Gezdiğim ve kısmen de bilgi sahibi olduğum yerleri listeye koydum. İstanbul-Arnavutluk uçuş süresi sadece 1,5 saat. Tatil severler güney bölgelerine odaklanabilir. Tiran uçak bileti 100 €’nun altında kolayca bulunabiliyor. Bu ülkeyi ziyaret etmek isterseniz, 90 gün boyunca vizesiz seyahat edebilirsiniz.
Tiran: Başkent Tiran, 1617 metre yükseklikteki Dajti dağlarının eteğindeki ovaya kurulu. Pek çok Balkan şehri gibi Tiran’ın da içinden nehir geçiyor. Şehrin pek de çekici biri yüzü yok. Şehrin kalbindeki meydanda yer alan ve Arnavutluk’un simgesi haline gelen İskender Bey Heykeli, Ethem Bey Cami, Saat Kulesi görülecek yerlerin başında. Hacı Ethem Bey’in 1793’te yaptırdığı Ethem Bey Camii duvar resimleriyle ünlü. Saat kulesine çıkıp şehri yukarıdan izleyin. Hatta Enver Hoca Piramidi’nin de zirvesine çıkın. Arnavutluk’un başkenti olan Tirana ya da Türkçesiyle Tiran, 1614 yılında kurulmuş bir şehirdir. Pek eskiye dayanmadığı için, Roma ve Bizans mimarisini göremezsiniz. Osmanlı döneminden kalma cami, hamam ve medreselerin ise Enver Hoca döneminde kapatılmasından dolayı şu an şehirde görülebilecek sadece bir adet saat kulesi ve Ethem Bey Camii’si bulunmaktadır. Aynı zamanda şehrin tam ortasında ülkenin ulusal kahramanı olan Skanderbeg (İskender Bey) heykeli ve Enver Hoca’nın hayatını anlatmak için kızı tarafından yaptırılan ancak yıllardır kullanılmayan bir adet Piramit bulunmaktadır.
Elbasan: Shkumbin Nehri’nin yanında bulunan Elbasan, Arnavutluk’un Tiran ve Durres’ten sonra en kalabalık ve en önemli üçüncü şehri. Elbasan, yaklaşık 240.000 nüfuslu sakin bir kent. Evlerinin yuvarlak kiremitli çatılarıyla, Osmanlı’dan hatıra kalan yapısını az da korumuş ve bu haliyle hepimize tanıdık bir Anadolu kasabasını çağrıştırıyor. 16.yüzyıldan kalma, bir Osmanlı mimarisi eseri olan Saat Kulesi, aynı zamanda şehrin de simgesi haline gelmiş. Yine Namazgâh, Kral Camii ve Nazire Camii de Osmanlı’dan kalma gezilecek yerler arasında Elbasan’da konuklarını ağırlamayı bekliyor. Elbasan Kalesi 1492’de Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış. Kalenin surları hala ayakta ve bu haliyle sizleri selamlarken sanki mahcup bir edaya bürünüyor.
Berat: Arnavutluk’un en eski yerleşim yerlerinden olan biri Berat, kalenin eteğinde inci gibi sıralanmış kırmızı kiremit çatılı, çok pencereli beyaz boyalı evleri nedeniyle “Bin Pencereli Şehir” ve “Beyaz Şehir” olarak tanımlanıyor. Şehrin Mangalem diye de bilinen eski kent merkezi 2008’de UNESCO Dünya Mirası Listesine dâhil edilmiş. İki bin yılı aşkın bir geçmişe sahip bu tarihi ve kültürel dokusunu korumasını, 1961’de Enver Hoca tarafından “Müze Kent” ilan edilmesine borçlu aslında. Taş duvarlı evlerin sıra sıra dizildiği ve dar sokaklarının her birinin başka güzellikte bir sokağa çıktığı bu kenti ziyaret edenler, doğrusu burada kalplerinin bir parçasını da bırakıyorlar. Kent, vadiyi ortadan ikiye ayıran Osumi Nehri üzerine kurulu. Nehrin ise bir yakasında Müslüman, diğer yakasında Hristiyan mahallesi yer almakta ve nehrin üzerinde inci bir gerdanlık gibi uzanan Gorica Köprüsü, 18. yüzyılda Ahmet Kurt Paşa tarafından yaptırılmış. İlk yapıldığı 1790’da ahşap olan köprü 1920’de taş olarak yeniden inşa edilmiş. 2012’de beyaz taşlarla tekrar restore edilen köprü “Beyaz Köprü” olarak da biliniyor. Berat Kalesi, Onufri Müzesi ve Ulusal Etnografya Müzesi de kentin görülmesi gereken noktalarından birkaçı.
Bosna Hersek
“Bosna” denince kalbi titremeyen, içi ürpermeyen kimse yoktur herhalde. Savaşın acı izlerini hala taşıyan ve o günleri unutmaya da pek niyeti olmayan Bosna’ya uğramak isterseniz, 90 gün boyunca vizesiz olarak ülkede seyahat edebilirsiniz.
Saraybosna: Ülkenin en büyük şehri ve başkenti olan Saraybosna, Dinar Alpleri ile çevrili bir vadi içerisindeki Miljacka Nehri’nin çevresine kurulmuş. Şehir, gelişimini Osmanlı’nın dokunuşa borçlu desek, yalan olmaz. Savaş sonrası binalarda bulunan kurşun izleri ile şehrin çehresi sanki buruk ama gururlu bir gülüş atar size. Ünlü Boşnak böreklerini tatmadan ayrılmamanız tavsiye olunur.
Mostar: Ülke ile özdeşleşmiş ünlü Mostar Köprüsü’nü yakından görmek isterseniz, Mostar’a 2-3 saatlik bir yolculuk sonrası varabilirsiniz. Neretva Nehri üzerinde bulunan bu köprü üzerinde eskiden evlenmek isteyen Bosnalı gençler, cesaretlerini kanıtlamak için atlarlarmış. Şimdilerde ise bu etkinlik turistler için belli bir ücret karşılığı gerçekleştiriliyor. Mostar Köprüsü altındaki restoranlardan birinde, harika balkan yeşilliği ve nehrin serin suları karşısında alabalık yiyebilirsiniz.
Sırbistan
Avrupa ve Balkan tarihinin kesişim noktalarından biri olan ve özel bir anlam taşıyan bu ülke, pek çok etnik grup, kültür ve inanca ev sahipliği yapıyor ve özellikle son yıllarda Avrupa’nın en misafirperver ve davetkâr ülkelerinden biri olarak karşımıza geliyor. Bu özel ülkeyi ziyaret etmek isteyen gezginler, 90 gün süresince, diledikleri gibi gezip görebilirler.
Belgrad: Belgrad, Tuna ile Sava nehirlerinin birleştiği alanda yer almaktadır. Sırbistan ve eski Yugoslavya’nın başkentidir. Kuruluşu M.Ö. 6. yüzyıla dayanan Belgrad (Beograd) Beyaz Şehir olarak anılır. M.Ö. 2. yüzyıl Roma tarihi kalıntılarını bugün bile Belgrad Kalesi altındaki Kalemegdan Parkı’nda görebilmeniz mümkündür. Yugoslavya’nın dağılması ile birlikte Belgrad turizmi son 5-10 yılda büyük bir yükselişe geçmiş ve şimdi canlı gece hayatı ile yerini almıştır. Müthiş bir hızla büyüyen Belgrad, Aziz Sava Katedrali (Sırbistan’ın en büyük Ortodoks yapısı), 19. yüzyıl Belgrad Katedrali, Belgrad Kalesi, Nikola Tesla Müzesi ve bunun gibi daha pek çok mimari ve kültürel yapıları içerisinde barındırır.
Novi Sad: Novi Sad, Sırbistan’ın Belgrad ‘dan sonra en büyük ikinci şehri, Vojvodina bölgesinin ise başkentidir. Kelime anlamı olarak “yeni bahçe/bağ” anlamına gelen Novi Sad, 1694 yılında Sırp tüccarlar tarafından Tuna Nehri kıyısına kurulmuş. Bugün ise Sırbistan’ın endüstriyel, finans ve kültür başkenti olarak kabul ediliyor. Kentin merkezi Özgürlük Meydanı ve çevresidir. Meydanın tam ortasında ise şehrin sembolü sayılabilecek Meryem Kilisesi ve birkaç önemli yapı bulunuyor. Ayrıca merkezi noktasında, çok sayıda pub ve cafe de bulunuyor.
Güney Kore
Kore Savaşı sebebiyle karşılıklı ilişkilerin en iyi ve samimi olduğunu düşündüğümüz Asya’nın güzel insanlarının memleketi olan bu ülke, gelişmiş ulaşım ağı, köklü sanayi ve teknolojisi ile dünyanın en büyük ekonomilerine sahip ülkelerden biri. Ülkenin büyük bir kısmı yeşilliklerle kaplı. Muasır medeniyet dediğimiz seviyeye erişmesine ramak kalmış bir toplum Kore halkı. Siz de bu cana yakın ve özellikle Türkleri çok seven bu insanların ülkesine bayılacaksınız. Kore’ye direkt uçuşlar bulunmakla birlikte aktarmalı uçuşlar da mevcut. Samimiyet kokan bu ülke içinde 90 gün boyunca vizesiz seyahat edebilirsiniz.
Seul: Ülkenin en büyük şehri ve başkenti olan Seul; geniş caddeleri, tapınakları, sarayları, Han Nehri, gökdelenleri ile çok gelişmiş, düzenli, modern ve güzel bir şehir. Yaklaşık 5000 yıllık geçmişe sahip Kore’de geleneklerin ve modern kültürün nasıl bir arada bulunduğunu hayretler içerisinde görebiliyorsunuz. Geniş ve tertemiz Seul caddelerinde, her köşe başında Hyundai ve Kia marka otomobilleri görebilirsiniz. Görmeniz gereken yerlerin başında Gyeongbokgung Sarayı geliyor. Saray, Joseon Hanedanlığı tarafından yapılan ilk saray. Kore’de bu şekilde 5 büyük saray bulunuyor. Gyeongbokgung Sarayı içlerinden en büyük olanı ve yıllarca ana saray olarak hizmet vermiş. Uzak Doğu kültürünün rengârenk ve ışıltılı yapıları, çiçeklerle, ağaçlarla ve havuzlarla süslenmiş bahçeleri ile saray gerçekten göz alıcı. Ayrıca saray, Unesco Dünya Mirası koruması altında alınmış. Sarayın içinde Kore Kültürü hakkında bilgiler veren ayrıyeten iki müze de bulunuyor.Bukchon Hanok Village, yalnızca Seul’un değil, Güney Kore’nin de en ilgi çekici mahallelerinden biri. Hanok’ta geleneksel Kore evlerini ve yaşamını görebileceğiniz sokaklar bulunuyor. Eski Kore kültürünü Bukchon Hanok Köyü’nde gözlemleyebilir, evlerin içini ziyaret edebilirsiniz. Koreliler ramen dedikleri bir çeşit baharatlı ve çeşitli soslarla genelde hazır olarak satın aldıkları erişte benzeri yiyeceği çok seviyorlar. Bunun yanında kimchi dedikleri bir çeşit acılı lahana turşusu olan besini de neredeyse her öğün tüketiyorlar. İçecek olarak ise soju adını verdikleri içkiyi severek ve bolca içiyorlar. Karşılıklı soju içtiklerinde ise bir gelenek ve saygı ifadesi olarak birbirlerinin kadehini, bittikçe dolduruyorlar.
Japonya
Japonya Doğu Asya’da bir ada ülkesidir. Japonya, coğrafi olarak binlerce adadan meydana gelen bir ülkedir. Kabalık bir nüfus yoğunluğuna sahip olan bu ülke, saygılı ve samimi insanları ile de sizlerde bambaşka anılar bırakacak ve dönüp dönüp tekrar gelebilmenin hayalini kurduracak. Bu arada, ülkede 90 gün boyunca vizesiz olarak, keyfinizce seyahat edebilirsiniz.
Tokyo: Ülkenin başkenti olan bu şehirde, sıra sıra gökdelenlerin ardında görülecek en güzel yerler, büyük ve sakin parklardır diye düşünüyoruz. Ayrıca bu büyük parkların içinde müzeler de bulunuyor. En bilindik ve en büyük parklardan biri Kitanomaru Park adında kraliyet ailesinin de içinde hala ikamet ettiği parktır. Ueno Park ise daha hareketli ve biraz daha küçük bir park. İçinde barındırdığı tapınaklar için gelen ziyaretçilerle yoğunlaşabilen bir mekân. Yine bu parkın içinde de, çok çeşitli müzeler bulunmakta. Japonlar, ada ülkesi olmalarından kaynaklı, en çok balık ve mevsim sebzeleri tüzetiyorlar. Sunuma da tadı kadar önem veren Japonların kuşkusuz en ünlü lezzetleri, tüm dünyayı alıştırdıkları suşi. Bunun dışında her öğünde pilav yemeyi de ihmal etmiyorlar.
Tayland
Birbirinden güzel tropikal adaları, muazzam Thai masajı ve görkemli Budist tapınakları ile her yıl milyonlarca turisti boşuna çekmiyor bu ülke. Tam bir uzak doğu cenneti desek yanlış olmaz. Ülkenin en büyük şehri ve başkenti Bangkok. Dini ve kültürel değerleri harmanlamış, büyük bir hoşgörü ülkesi olan Tayland’ın halkı da çok güler yüzlü ve misafirperver insanlardır. Bu cennet gibi olan topraklardan ayrılmak, turistler için pek bir zor olacak. Tayland’ı görmek isteyen turistler, 30 günlük süre içerisinde vizesiz olarak ülkede konaklayabilirler.
Bangkok: Tam bir metropol şehri olan bu kentin merkezinde uzun gökdelenler; biraz merkezden uzakşalınca ise büyüleyici tapınaklar, su üstünde yüzen pazarlar, kendinizden geçebileceğiniz alışveriş fırsatları ve daha niceleri sizi bekliyor olacak. Grand Palace, şehrin simgesi konumunda ve kesinlikle görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Hala kraliyetin sembolik bir noktası olma özelliğinde. Derin ve ince işçilikleri ile insanın aklını başından almaya aday. Yüzen pazar, ise Bangkok’ta yapılacak şeylerin arasında listenin başını çekebilecek kadar farklı bir deneyim. Yüzen pazarın özelliği, isminden de anlaşılacağı gibi, buradaki her şeyin nehir üzerinde yüzmesi. Satıcılar minik kayıklarda tropikal meyve ve sebze, taze hindistancevizi suyu ya da teknede pişen yerel yiyecekler satıyorlar. Siz de yine bir sandalda gezerek alışverişinizi yapıyorsunuz.
Arjantin
Arjantin denildiğinde akla gelenler futbol ve Maradona, eşsiz ve romantik bir dans olan Tango ve hepimizin geçmişinde belli izler bırakmış olan pembe dizileri. Arjantin insanı rengârenk kişilikliğe sahip ve futbola tutkuyla bağlıdırlar. 90 gün boyunca vize istemeyen bu ülke de et yemekleri de beklentinizin üstünde güzellikte. Bilginize.
Buenos Aires: “Güzel havalar” anlamına gelen Buenos Aires şimdiden heyecanlandırdı sizi değil mi? Avrupa mimarisi ile şekillenmiş bu şehirde, renkli gece hayatı, kendine has kültürü ve capcanlı haliyle sizleri büyüleyecek ve ilk görüşte kendine aşık edecek bir şehir. Aslına bakarsanız bildiğimiz metropollerden pek de farkı yok, yalnız buradaki samimi ve sıcakkanlı insanları gördüğünüzde, şehirle ilgili fikirleriniz de daha net bir şekilde belirecektir. Florida Caddesi, şehrin en işlek noktalarından biri ve aynı zamanda şehirdeki pek çok müze ve park da bulunduğu bir yer. Şehrin turistik mekânları ise son zamanlarda pahalılaşmış. Plaza de Mayo, ülkenin bağımsızlığının ilan edildiği yer olmasıyla Arjantinler için önemi büyük. Avenia 9 de Julio ise, dünyanın en geniş caddesi olması nedeniyle görmeniz gerektiğini düşündüğümüz yerlerden. Arjantin sınırları içindeyken denemeden geçmemeniz gereken birkaç leziz şey var. Arjantin Steak kesinlikle listenin başında geliyor. Dünyanın en çok sığır eti tüketen 2. ülkesi olarak bu konuda gerçekten inanılmazlar ve Buenos Aires’te geleneksel (en büyük olayı kömür ateşi üzerine yapılıyor olması) Arjantin usulü et yiyebileceğiniz çeşit çeşit Parilla adı verilen restoranlar mevcut. Bir diğer Arjantin klasiği olan Empanada, et, tavuk ya da sebzeli çeşitleriyle börek tadında bir atıştırmalık.
Brezilya
Sambanın, karnavalların, İsa Heykeli’nin, futbolun ve Amazon Ormanları’nın ülkesi, yeşil mi yeşil, yardımsever ve ilgili insanlarıyla bu ülke de, size çok güzel ve unutamayacağınız tecrübeler yaşatacak. Federal bir devlet yapısı olan bu ülkenin en büyük şehri Sao Paulo; başkent ise Brasilia’dır. Salvador ve Rio de Janerio da ünlü şehirlerindendir. 90 günlük süre içerisinde ülkede vizesiz olarak seyahat edebilirsiniz. Ancak söylemeden geçmeyelim, özellikle Sao Paulo pek güvenli bir şehir değildir. Hava karardıktan sonra fazla oyalanmamanızı ve konakladığınız yere en hızlı şekilde dönmeniz, naçizane tavsiyemizdir.
Sao Paulo: Sadece Brezilya’nın değil, Güney Amerika’nın da en büyük şehri Sao Paulo, aynı zamanda Brezilya’nın finansal ve kültürel başkentidir. Gelişen kahve üretimi ile 1800lü yıllarda gelişme göstermeye başlamış. Sonuç olarak bugünkü ticaret, bankacılık ve sanayi merkezi haline gelmeyi başarmıştır. Sao Paulo’nun en işlek caddesi ‘Paulista Avenue’ ve üzerindeki en önemli yapılardan bir tanesi de Sao Paulo Sanat Müzesi. Praça de Se ise, Sao Paulo’nun büyük meydanlarından. Ünlü Sao Paulo Katedrali de bu meydanda bulunuyor. Ülkede sevilen bir tat olan “Pastel De Carne” yi de denemek isteyebilirsiniz. Çiğböreği andırıyor esasında. Yani bildiğiniz etli börek.
Rio de Janerio: “Cidade maravilhosa” yani muhteşem şehir olarak bilinen bu kent, başlı başına bir kültür ve eğlence merkezi. Şehirde bulunan Corcovado Dağı, Kurtarıcı İsa Heykeli, Tijuca Yağmur Ormanları, Copacabana sahili ve botanik bahçeleri, 2012 yılında UNESCO Dünya Mirası ilan edilmiş ve koruma altına alınmış. Rodrigo de Freitas Gölü etrafındaki bisiklet parkuru, Sugar Loaf Tepesi eşsiz şehir manzarası, Enrique Lage Parkı ise yemyeşil doğası ve baştan çıkarıcı güzelliği ile sizleri bekliyor. Paskalya’ dan 7 hafta önce gerçekleşen ve toplam 4 gün süren Rio Karnavalı, 250 bin turist ağırlıyor. Renk cümbüşü sunan karnavala katılmak isterseniz, aylar öncesinden rezervasyon yaptırmalısınız. Corcovado, dünyanın en meşhur simgelerinden biri. Kelime anlamı kambur olan Corcovado Tepesi, 710 metre yüksekliği ile şehrin en yüksek yerlerinden. İsa Heykeli 1931 yılından beri Rio’ya tepeden bakıyor. Buradan manzara nefes kesici. Hristiyanlar için çok önemli bir İsa heykeline sahip olan bu tepe Brezilya ile özdeşleşen özellikte. Tüm dünyada Brezilya tanıtım görsellerinde kullanılan İsa heykeli tüm şehri ve okyanusu kucaklıyor.
Güney Afrika Cumhuriyeti
Güney Afrika Cumhuriyeti, Afrika'nın en güney ucunda yer alan bir ülkedir. Güneybatısında Atlas Okyanusu, güneydoğusunda Hint Okyanusu vardır. Kuzeyde Namibya, Botsvana ve Zimbabve, kuzeybatısında Mozambik ve Swaziland vardır. Küçük bir krallık olan Lesotho ise Güney Afrika Cumhuriyeti toprakları içinde yer alır. Yıllarca İngiliz sömürgesi altında kalmış bu ülkede normalden farklı, yürütme Pretoria, yasama Cape Town, yargı Bloemfontein olmak üzere 3 başkent bulunuyor. Bu çikolata tadındaki ülke için de vizesiz seyahat süresi 90 günle sınırlı.
Cape Town: Şehrin en işlek ve turistik bölgesi olan V&A (Victoria and Alfred) Waterfront, aynı zamanda şehrin ana limanı. İçinde çok sayıda restoran, café, bar, otel, müze ve Victoria Wharf adında büyük bir alışveriş merkezi bulunmaktadır. Buranın yanında Two Oceans Akvaryumu ve Chavonnes Top müzesi de bu bölgede bulunur. Akvaryum, Güney Afrika’ya özel deniz canlılarını görebilmeniz için hoş bir yer. Masa Dağı (Table Mountain), Bo-Kaap, Camps Bay, ve Cape of Good Hope (Ümit Burnu) gidince görmeden dönmemeniz gereken noktalar. Cape Town’a gelmişken görmeniz gereken en önemli yer ise kesinlikle Ümit Burnu. Buraya geldiğinizde ayrıca Cape Point olarak adlandırılan, kayalıkların üzerine kurulmuş deniz fenerinin de olduğu noktaya çıkıp buradan Büyük Okyanus (Atlantik) ve Hint Okyanusun’un birleştiği suları izleyebilir, şansınız varsa dev balinaları da görebilirsiniz. Penguin Island ise tatlı mı tatlı Afrika Penguenlerinin bulunduğu bir ada. Ayrıca masmavi Atlas Okyanusu da, içinizi açacak. Yol boyunca karşılaşacağınız maymunlara dikkat etmenizde fayda var. Genelde turistlerin eşyalarını ve arabalarını yağmalamaları ile ünlüler.
-
Emin AliGüney Afrika Cumhuriyeti'ne vizesiz gitsem ne olur :)
-
RızaVize almak çok zor değil. Vizesiz olan ülkelerde güzel olabilir ama Amsterdam'ı ve Paris'i görmeden ölmeyin...
-
MeryemVize insanlar için büyük dert. Sırf vize istemiyor diye de aklımızda olmayan bir yere tatile gitmemiz çok saçma. Her güzel şeyin sıkıntılı bir süreci oluyor. Tamam vize istemeyen ülkeler güzel değil demiyorum ama benim gitmek istediğim neresi var hepsi vize istiyor ve vize şartları da çok ağır. Pöff...