Şırnak'ı Tanıyalım

Şırnak ili topraklarının batı kesimi, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Dicle bölümünde yer alır. Öteki yarısı da Doğu Anadolu Bölgesi sınırları içerisinde kalır.

Şırnak, doğusunda Hakkâri, batısında Mardin, Kuzeyinde Siirt ve güneyinde Suriye sınırı ile Irak sınırı ile komşu olan bir ilimizdir. Bulunduğu konum nedeni ile oldukça stratejik bir ilimizdir.

Genel Bilgiler ve Tarihçe

Şırnak’ın geçmişinin, Kâtip Çelebi’nin 17. Yüzyılda yazmış olduğu Seyahatnamede ve yapılan rivayetlere göre Nuh Tufanı öncesine dayanmış olmasıdır. Günümüze kadar gelebilen kalıntılar yöre halkının bazı efsaneleri yaşamış gibi anlatmasından da anlaşılacağı gibi ciddi merak uyandırmaktadır. Şırnak, Nuh’un gemisinin kalıntılarının olduğu düşünülen Cudi Dağının kuzeyinde Şehr-i Nuh adıyla kurulmuştur. Bu isim sonra Şerneh, daha sonra Şırnak olmuştur.

Tarihi geçmişi çok eskilere dayanan, pek çok medeniyete kucak açmış olan Şırnak, Osmanlı döneminde bir köy iken, 1927 yılında Siirt’e bağlı bir ilçe olmuş, 1990 yılında ise il yapılmıştır.

Kara Yolu Ulaşımı

Şırnak iline Türkiye’nin her yerinden karayolu ile ulaşım mümkündür. Örneğin, Diyarbakır- Şırnak arası 261 km’dir.

Hava Yolu Ulaşımı

Diyarbakır ve Mardin Hava limanlarını kullanabilir, hava limanına kadar olan mesafeyi kara yolu ile tamamlayabilirsiniz.

Gezilip Görülecek Yerler

Cudi Dağı

Şırnak denilince akla gelen ilk şey Cudi dağıdır. Bu dağ çok sayıda tarihi hikâyeye konu olmuş ve birçok medeniyete de ev sahipliği yapmıştır. Tarihi bilgilere ve din kitaplarının verilerine göre Nuh’un gemisinin de bu dağda olduğuna inanılmaktadır. Efsaneleri ile ünlü olan bu dağ hakkında çok farklı rivayetler de bulunmaktadır. Günümüzde hala gizemini koruyan Cudi Dağı, efsaneler dağı olarak da anılmaktadır.

Finik Ören Yeri ve Kalesi

M.Ö 4000’li yıllardan kalan kale Şırnak’ın Cizre ilçesinde bulunmaktadır. Kervan saraylar ve mağaralara oyularak yapılmış olan kadın, erkek ve ev figürleri dikkat çekmektedir. Yakınında bulunan Finik kalesinde de çeşitli kabartı resimler bulunmaktadır. Çok eski medeniyetlere ait olan bu kalıntılar, yazıtlar ve işaretler aslına uygun bir biçimde muhafaza edilmeye çalışılmıştır ve günümüze doğru bilgileri yansıtmakla son derece yardımcı olmuştur.

Cizre Ulu Cami

Eskiden bir kilise iken, Hz. Ömer tarafından camiye dönüştürülen yapı, dikdörtgen planlıdır. Bu camideki en önemli eserlerden birisi de Ejderli Kapı Tokmağı’dır. Selçuklu Dönemi’ne ait bu kapı tokmağı İstanbul’da Türk ve İslam Eserleri Müzesi’nde sergilenerek muhafaza edilmektedir.

Nuh Peygamber Türbesi

Kuran ve çeşitli tarih kitaplarına göre gemisi Cudi Dağına oturan Nuh peygamber tufandan sonra yerleşim için bu bölgeyi seçmiştir. Nuh Peygamber’in mezarının da bulunduğu bölge ve türbesi yapılarak restorasyonlardan sonra ziyaretçilere açılmıştır. Bireysel ziyaretlerin yanında kültür turlarında toplu ziyaretlerin de yapıldığı önemli türbelerdendir. Türbe hakkında çok farklı rivayetler hala dilden dile dolaşmaktadır. Nuh Peygamber Türbesi gizemli bir atmosfer olup türbe çevresinin düzenlenmesi konusunda da bazı çalışmalar planlanmaktadır.

Bazebde Ören Yeri

İlk çağlardan kalan ve Dicle nehri kıyısında bulunan ören yeri tam bir tarihi eserdir ve görülmeye değerdir. Ören yerinde bulunan taştan köprü de dönem özelliklerini yansıtan nitelikte bir mimari eserdir.

Kasrik Ören Yeri

Bu ören yerinde köprüler, su bentleri ve şehir kalıntıları bulunmaktadır. Boğaz şeklinde oluşundan dolayı ve ılıman bir iklime sahip olması nedeni ile bölgeyi çeşitli medeniyetler zamanında yazlık olarak da kullanılmıştır. Hatta Cizre halkı halen dinlenmek ve piknik yapmak için burayı kullanmaktadır. Mesirelik yer olarak ziyaretçilerin de uğrak yerleri arasındaki yerini alan bu ören mekânı yaz aylarında oldukça hareketli ve kalabalık olmaktadır.

Kırmızı Medrese

Yapıldığı tuğlaların renginden dolayı bu ismi alan türbe, 15. yüzyılda yaptırılmıştır. Cizre beyliği tarafından Cizre’nin geri alınmasından sonra yaptırılmıştır. İçerinde külliyeler, yemekhaneler, dershaneler, avlu ve mezarlıklar bulundurmaktadır. Geniş kapsamlı ve ilgi çeken bu medrese de görmeye değer alanlardandır.

Abdaliye Medresesi

 15. Yüzyılda yapılan bu medrese büyük bir aşkın yaşandığı yerdir. Hikâye birbirine âşık olup kavuşamayan Mem ve Zîn’in aşkını ve onları engelleyen Bekir karakterini anlatır. Hikâyesinin ilgi çekmesi ziyaretçi sayısını artırmaktadır. Dönemin sosyal ve kültürel hayatından esintiler de eserde görülebilir. Medreseye Arap ülkelerinden ve yurt içinden çok sayıda ziyaretçi akın etmektedir.